Unutulan Dört Bin Yıllık Türk Zeka Oyunu Mangaladan Türkiye Şampiyonluğu
Doğrusu söylemek gerekirse, Temmuz 2007’de Kazakistan Dokuz Kumalak (Mangalanın Kazaklardaki adı) Federasyonundan yetkililer İstanbul’a gelene kadar ben de bu oyundan bihaberdim. Federasyon Başkan Yardımcısı Maksat Şotayev, Makedonya’nın Ohri şehrinde düzenlenen Türk Dünyası Gençlik Kurultayına Dokuz Kumalak, yani Mangala oyununu öğretmeye giderken bizimle görüşmüş ve bu oyunun Türkiye’de canlandırılması için yardımcı olmamı istemişti.
Fakat, kendimin de bilmediğim oyunu nasıl Türkiye’ye tanıtacaktım. Şotayev, “Bunun büyük bir sorun olmadığını, çünkü oyunu öğreteceklerini ve gerekli yazılı dokümanları vereceklerini” söyledi. Böylece mangala oyununun Türkiye’deki ilk araştırmacısı ve tanıtıcısı olduk.
5 Ağustos 2007 tarihinde yazdığımız “Dört Bin Yıllık Türk Zeka ve Strateji Oyunu: Dokuz Kumalak (Dokuz Taş)isimli makalemiz büyük yankı uyandırdı. Türkiye’nin her yerinden olumlu tepkiler aldık. 50-60 yaşın üzerindeki insanlar “Hocam şimdi unuttuğumuz, ama çocukluğumuzda oynadığımız oyunu tekrar hatırlatınız, bunun için ne kadar teşekkür etsek azdır” şeklinde birçok e-mektuplar ve telefonlar aldım.
Daha sonra bu oyunun fedakâr destekçileri çıktı. Ankara’da Arslan Küçükyıldız bunun ateşli tanıtıcısı oldu. Bunun için özel bir blog sitesi de açtı. Araştırmalar yaptı. http://mangala.blogcu.com/
Mangala oyunlarının Türkiye’de tanıtılmasında Serdar ve Serkan Ceyhun kardeşlerinin rolü ise çok büyük oldu. Bu iki cesur girişimci mangala oyun tahtasını hem yüzde yüz yerli malzeme ile Türkiye’de üreterek Türk vatandaşlarının bu oyunu geniş çapta oynamasına zemin hazırladı.
Aslında Ceyhun kardeşlerin yolları mangalayla hiç ummadıkları bir biçimde kesişmiş. Onlar Avrupa’dan bir asır önce, 1554 yılında İstanbul’da açılan dünyanın ilk “Coffee House”, yani kahvehaneyi açan Osmanlı geleneğinin tarihi temellerini araştırmaktaydılar. Bununla ilgili XV. Yüzyıl minyatürlerinde kahvehanelerde insanların tavlanın yanı sıra garip bir oyun daha oynadıklarının resmedildiğini fark etmişler.
Ancak bu oyunun ne olduğunu ve kurallarını nasıl olduğunu tespit edememişler. Sonunda bunun mangala oyunu olduğunu fark etmişler ve yaptıkları araştırmalar sonucunda bizim 2007 yılında yazdığımız makaleye ulaşmışlar.
Böylece Ceyhun kardeşlerle birlikte mangalayı Türkiye’de canlandırma faaliyetlerimiz başladı. Ekim 2009’da ilk mangala tahtası üretilerek kullanıma sunuldu. Önce ilk, orta ve lise dengi okullarda bununla ilgili kurslar ve yarışmalar düzenlendi. Türkiye Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünde bu konuda bilgilendirme yapılarak cezaevlerinde satranç ve damanın yanı sıra mangalanın da oynanmasına izin verilmesi istendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı da, kültürel zenginliklerimizden biri olan mangala oyununun genç kuşaklara tanıtılmasının, yaygınlaştırılmasının yararlı olacağını, kültürel ve turistik alanlarda ülkemizin tanıtımına katkı sağlayacağını tavsiye eden karar çıkardı.
Kazakistan Dokuz Kumalak Federasyonu ile İstanbul’da seminer ve panel çalışmaları yapıldı. Tüm bunlara basın ve televizyon büyük ilgi gösterdi. Çeşitli yayın ve röportajlar yapıldı.
Sonunda Türkiye Gençler Mangala Şampiyonası düzenlendi. Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığınca başlatılan çalışmalar kapsamında, Türk Zeka ve Strateji Oyunu Mangalanın gençlerimiz tarafından öğrenilmesini ve yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla, 81 ilde 13-20 Haziran 2010 tarihlerinde mangala il birincilerini tespit için yarışmalar düzenlendi. İl birincileri arasında ise 12-18 Temmuz 2010 tarihleri arasında Taksim Gezi Parkı’nda tarihi öneme haiz Mangala Türkiye Şampiyonluğu gerçekleştirildi.
Evet, mangalanın Türkiye’de tekrar kültür hayatına kazandırılmasının serüveni kısaca bu şekildedir. 2007 Ağustos ayında birileri bana mangala veya Kazakça Dokuz Kumalak, Kırgızca Dokuz Korgool olarak adlandırılan dört bin yıllık milli oyunumuzun üç yılda bu aşamaya geleceğini söyleselerdi, herhalde inanmazdım. Ama bu oldu. Başta Kazakistan Dokuz Kumalak Federasyonu Başkanı Alihan Baymenov ve Yardımcısı Maksat Şotayev olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı arz ederim.
Şimdi önümüzdeki yeni hedef Türk Dünyası Zekâ Olimpiyatlarını bir an önce gerçekleştirmektir. Bu konuda herkesi destek olmaya davet ediyoruz.
Saygılarımızla,
İstanbul,
Abdulvahap Kara
(Altayeli Haber Grubuna 22 Temmuz 2010 tarihinde yazılan yazı)