MODERN DÜNYADA HANEFİLİK VE MATURİDİLİĞİN ÖNEMİ
Sabancı Öğretmen evinde 9 Haziran 2018’de gerçekleşen “Modern Dünyada Hanefilik ve Maturidiliğin Önemi” paneline dinleyici olarak katıldık. Maturidi Yesevi Ocağı tarafından düzenlenen ve Ramazan’ın atmosferine ve manası ne yakışan bu panelde konuşmacılardan feyz aldık. Daha sonra iftar programına geçildi. İftardan sonra da TRT sanatçısı Bünyamin Aksungur’nun sunduğu Türk dünyası müzik ve ezgileriyle müzik ziyafeti çektik. Böylece fikir Sofrası ile başlayan, iftar sofrası ile devam eden program gönül sofrası ile sona ermiş oldu.
Paneli yöneten Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı ilk konuşmayı Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim dalı emekli öğretim üyesi ×ä verdi ve konuşmacı Ebu Hanife ve Hanefilik başlıklı konuşmasında özetle şunları söyledi:
İmam-ı Azam Ebu Hanife (699-767) hem bilim adamı, hem de zengin olan İslam tarihindeki nadir bilim adamlarındandır. Çok sayıda içtihadı bundan İmam-ı Azam Ebu Hanife hayatı boyunca en çok muhalefet edilen bilim adamlarındandır. Bu sebeple hayatı sıkıntılı geçmiştir. Başarılı ve gözde bir insan olduğu için düşmanı ve hasetçisi de çok olmuştur.
Onun ticaret adamı değil, ilim adamı olmasına İmam-ı Şabi vesile olmuştur. Pazara gitmekte olan İmamı Azam’ı gören İmam-ı Şabi ona “Evladım, sen ilim meclislerine devam et. Sen de üstün meziyetler görüyorum. İleride bir herkesin parmakla gösterdiği bir bilim adamı olacaksın” demiştir. İmamın bu öğüdünü dinleyen Ebu Hanife yolunu değiştirip ilim meclisine gitmiştir. Ve böylece keramet gerçekleşmiş İmam-ı Azam Ebu Hanife büyük bir bilim adamı olmuştur.
İmam-ı Azam Ebu Hanife zengin olduğu için devlet malından her zaman uzak durmuştur. Ayrıca zenginlerden de hiçbir zaman hediye kabul etmemiştir. Yaşadığı dönemde iktidarlara, yani Abbasi ve Emevi halifelerine muhalefet etmesi ile de tanınmıştır. Ancak hiçbir zaman isyandan yana olmamıştır. Çünkü onun düşüncesine göre, isyanın vereceği zarar zalim hükümdarın vereceği zarardan daha fazladır.
40 yaşında müderris oldu. Tam 30 yıl medresede ders verdi. 70 yaş civarında ebediyete intikal etti. Hayatı boyunca 83000 içtihadı, yani düşünceyi İslam toplumuna miras bıraktı.
Biz bu muazzam düşünce mirasından denizde bir damla, yani onun sadece namaz hocası ve ilmihal bilgileri ile ilgili fikirlerini okuyup biliyoruz. Ve onu tanıdığımızı zannediyoruz. Bu tutum yanlıştır. Özellikle İlahiyat Fakültesi hocaları onun fıkıh üzerinde yazdıklarını mutlaka okumalıdır.
İmam-ı Azam Ebu Hanife fıkhının en önemli özelliği kolaylık prensibi sahibi olmasıdır. Özellikle dünya işlerinde bu prensibi kullanır. Fakat ibadet ile haram ve helal gibi dini meselelerde ise zorluk ilkesine önem verir. Çünkü burada ihtiyatlı olmayı yeğliyordu.
İmam-ı Azam Ebu Hanife aynı zamanda içtihatlarında akla önem vermektedir. Bu sebeple onun mezhebi akla dayanan bir mezhep olarak öne çıkmaktadır. Hatta büyük imam kendi içtihat ve yorumlarının bile sorgulanmasını istediğini şu sözleriyle ortaya koymaktadır: “Bizim ortaya koyduğumuz meseleleri peşinen kabul etmeyin. Delilleriniz nedir diyerek onları sorgulayın.”
Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz’un bu son cümlesi çok önemli. Çünkü, günümüzde tarikat şeyhleri bir şey söyledi mi, akla mantığa uygun değilse, kimse sorgulamıyor. Şeyhi söylediyse, vardır bir hikmeti diyerek kabulleniliyor. Günümüzde hangi şey, hangi tarikat veya cemaat başkanı acaba İmam-ı Azam’dan çok mu bilgilidir? Elbette hayır. O yüzden sırtına cüppe geçirip, yüzüne sakal bırakıp yanına birkaç kişi toplayan kolaylıkla şeyh pozisyonuna girip halkı kandırabiliyor. Bunların bilgisini kimse sorgulamıyor.
İkinci konuşmacı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam mezhepleri tarihi anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Hasan Onat ise “Kur’an’a Göre Akletmek” başlığında bir konuşma yaptı ve özetle şunları söyledi:
Yüce Mevla’nın bize bahşettiği akıl muazzam bir makinedir. Aklı bir yazılıma veya bilgisayara benzetebiliriz. Onu ne kadar etkin ve çok kullanırsanız kapasitesi de o kadar çok artar. Aklı etkin kullanmazsanız kendinizi yok edersiniz. Kur’an’a göre imanı yakalayabilmek için aklı maksimum düzeyde kullanmalısınız. İslam’da önce bilgi, sonra iman gelir. Günümüzde Müslümanlar en çok bu kuralı ihmal etmektedirler. Hristiyanlık inancına göre bir şey, inandıkları için makul ve doğru olurken, İslam inancına göre ise bir şey doğru ve makul olduğu için inanırsınız.
Üretmeden tüketmek insanları nesneleştirir. Öğretmenin had safhası olan bilim sanat ve teknolojide varsanız, var olursunuz Aksi halde yok olursunuz.
Eğer biz, bizden öncekilere yani İmam-ı Azam ve Maturidi’yi okuyup anlarsak, o zaman ancak biz onların üzerine bir şeyler koyabiliriz. Günümüzde herkes unutkanlıktan şikâyet ediyor ve aklımda tutamıyorum unutuyorum diyor. Ancak benim tecrübelerime göre, insan anladığı bir şeyi asla unutmaz. İnsan ancak anlamadığını unutmaktadır. Bu sebeple imamı Maturidi’nin şu sözleri Müslümanları anlamaya ve düşünmeye teşvik etmektedir: “Düşünmemeyi telkin eden her türlü his şeytandandır.”
Bana göre Müslümanların en salih ameli üretmektir. Ayetlerinin birçoğunda “düşünmez misiniz?”, “akletmez misiniz” diyen Kur’anı Kerim’e göre, aklı etkin kullanmak farzdır. Aklı etkin kullanmak insan olmanın getirdiği bir sorumluluktur da aynı zamanda.
Günümüzde dünyadaki olaylara şöyle bir baktığımızda Avrupa kıyılarına ayak basabilmek için denizlere açılan en az 5000 kişinin cesedinin kıyılara vurduğu haberlere konu olmaktadır. Öte yandan Türkiye’de yerinden yurdundan olan üç buçuk milyon civarında Suriyeli bulunmaktadır. İşte bunlar aklı etkin kullanmamanın bir sonucudur.
Günümüzde Müslümanların yaşadığı coğrafyada tam anlamıyla özgürlük ve adaletin olmadığı çok acı bir gerçektir. Adalet bilim ve ahlakın kurucusudur. Devletlerin dini olmaz. Eğer bir dini olacaksa o da adalet olmalıdır. Eğer devlet dindarlaştırma politikası takip ederse, o zaman hurafeler yaygınlaşır.
İslam coğrafyasındaki olumsuz acı gerçek günümüzde mezheplerin din gibi algılanmasıdır. Bu yükü İslam bile kaldıramaz. Mezhepleri dinleştirmemek gerekir.
Maturidi Yesevi Otağı’nın düzenlediği panelin üçüncü konuşmacısı Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam mezhepleri tarihi anabilim dalı başkanı öğretim üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu ise “Akılcılığın İlk Temsilcilerinden Maturidi” isimli bir konuşma yaptı. Konuşmasında özetle şunları söyledi:
Bir insan yetiştiği ortamın tercümanıdır. İslam’da akılcılığı ön plana çıkaran Türklerdir. Maturidi (853-944) Türk’tür. (İmam-ı Azam’ın da Türk olduğu yönünde bilgiler vardır.) Dolayısıyla Türk dindarlığı ve Müslümanlığının akla dayandığını söyleyebiliriz. Ancak buna Türk İslam’ı demek yanlış olur. Çünkü İslam’ın milliyeti olmaz. Ancak sosyolojik ve felsefi olarak buna Türk dindarlığı veya müslümanlığı demek daha doğru olur. Çünkü bu bir sosyolojik bir vakadır.
Biz bunu söylediğimiz zaman bize “Siz türkçülük yapıyorsunuz” diyorlar. Ben türkçülük yapmıyorum, fakat bir tespit yapıyorum.
İmam-ı Maturidi çok mütevazi bir şahsiyetti. Bir gün İmam-ı Maturidi’ye Abbasi halifesinden bir elçi gelir.
– Ben Mevla’yı arıyorum Nerede biliyor musunuz?
– Mevla Allah’tır.
– Ben üstadı arıyorum?
– Üstat hazreti peygamberdir.
– Ben İmam-ı Maturidi’yi arıyorum.
– O, acizane ben olurum.
İmam-ı Maturidi Abbasiler İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi işkenceyle öldürdükleri için eleştirmiştir. Her zaman da onlara karşı eleştirel bir tavır takınmıştır. Abbasilerin “Biz Kureyş soyundan geliyoruz. Hilafet hakkımızdır” iddiasına “bu diyaneten yanlıştır, fakat siyaseten ve toplumsal olarak doğrudur” cevabını vermiştir.
Mezhep, tarikat ve cemaat beşeridir. Peygamberimizin döneminde bunların hiçbiri yoktu. Ancak daha sonraları zaruretten doğmuştur. Fakat mezheplerin doğruları olduğu gibi yanlışlarının da olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Mezhepler dinimizi kolaylaştır, ancak bizler mezhepleri dinleştirmemeliyiz.
Panelin son ve dördüncü konuşmacısı Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kelam anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz Maturidi üzerine konuştu özetle şunları söyledi:
Semerkant’ta dünyaya gelen imamı Maturidi büyük bir Türk müçtehididir. Eserlerinde özellikle “Te’vîlâtü’l-Kur’ân” isimli eserindeki Arapça doğuştan bir Arabın kullandığı bir akıcı bir Arapça değildir. Tevilat yorum demektir Dolayısıyla Bu kitap Kur’an-ı Kerim’in bir yorumudur. Eser yoruma dayalı ilk Kur’an tefsiridir. Türkler ekseriyetle itikatta Maturididir. Ama Maturidi hakkında çok fazla bilgiye sahip değildirler. Bu durum Osmanlı döneminde de böyle olmuştur. Maturidi’nin eserleri Osmanlı döneminde okutulmamış ve bilim adamları onun eserleri ile ilgilenmemiştir. Bu durum 17. ve 18. yüzyıllara kadar devam etmiştir. Batı’da aydınlanma dönemi ile gelmesiyle birlikte bilim ve felsefede gelişmeler olunca Osmanlı aydınları da bir arayışa girmiş ve Maturidi’nin eserleri ile karşılaşmışlardır. Bundan sonra Osmanlı bilim adamları imamı Maturidi’nin eserleri ile ilgilenmeye başlamışlardır. Bana bir zamanlar bir Arap ilahiyatçısı “Sizler Türksünüz. Ama Maturidi’nin eserleri ile ilgilenmiyorsunuz” demişti.
Bu şekilde “Modern Dünyada Hanefilik ve Maturidiliğin Önemi” paneli tamamlandı. Topluca resim çekildik. Panelden çok istifade ettik. Her konuşmacının sahasında etkin isimler olması da istifademizi arttırdı. Bu panelden sonra bir kere daha anlaşıldı ki, Türklerin 7-10. asırlardaki siyasi üstünlüğü sadece kılıç veya savaştaki becerileri ile değildir. Türkler aynı zamanda düşünce ve bilim alanında da üstündüler. İşte bunun en güzel kanıtı din alanında İmam-ı Azam, Maturidi gibi düşünürler çıkarırken, ilim alanında İbni Sina ve Farabi gibi büyük alimler çıkarmıştır. Günümüzde böyle düşünce insanları maalesef Türkler arasında göremiyoruz. İslam düşünce alanında gençliğimizden beri Seyyid Kutup, Muhammed Abduh, Mevdudi ve Ali Şeriatı gibi isimler duyuyoruz. Fakat, Türklerden bu konuda ismi dünyaya mal olmuş bir İslam düşünürünü duymadık. Teknolojide bilgisayarı ve cep telefonunu icat edenler de başkaları. Demek ki, bir ülkenin kalkınması, dünyada söz sahibi olması sadece orduyla, siyasetle değil, aynı zamanda din, felsefe, bilim ve teknoloji alanında da söz sahibi şahsiyetler çıkarmasıyla yakından alakalıdır. Bu sebeple yeni fikir ve düşünceler üretebilen özgür düşünebilen nesiller yetiştirme gayretinde olmamız gerekiyor.