ÜNLÜ YAZAR KELİMBETOV’UN KALEMİNDEN SAKA KRALİÇESİ TOMRİS
Tomris tarihi – kahramanlık destanıdır. Destanın konusu tarihte yaşanmış gerçek olaylara temellendirilmiştir. Heredot’un yazdıklarına bakılırsa, Pers Kralı Kyros M.Ö. 539’da Babil’i zapt ettikten sonra, aniden Sakalar yurduna sefere çıkar.
Destan’ın başkahramanı – Tumar, yani Tomris’tir. O – Sakalar yurdunun melikesi, kraliçesidir. Tumar kendi yurdunu iç ve dış düşmanlardan korumak için fedakârca mücadele eden çok cesur bir hükümdardır. Savaş sanatını çok iyi bilen bir savaşçıdır da. Kendi halkının koruyucu lideri ve aynı zamanda şefkatli bir anadır.
Sakalar ülkesine saldırmak için Kral Kyros Araks (Amuderya) Nehrine köprü inşa etmeye başlar. Bunu duyan Tomris savaşı önlemek için Kyros’a şu mektubu yollar: “Kyros! Sen savaş açmadan durmayacaksın. Maksadın Sakalar yurdunu yağmalamak imiş. O zaman bir anlaşma yapalım. Sen boşuna köprü inşa etme. Kan dökmeyelim. Onun için biz yurdumuzu terk edelim ve üç günlük bir mesafeye göç edip gidelim. Nehirden rahatça geç ve istediğin her türlü mal ve mülkü al. Fakat, üç gün sonra kendi ülkene dön”.
Ancak Kyros savaşı önleme hususundaki Tomris’in bu teklifini kabul etmedi. Araks Nehrine köprü inşası faaliyetlerine yoğun bir biçimde devam etti.
Başlangıçta Kyros Sakalar ülkesini hile ve aldatmaca ile kendisine tabi kılmak istedi. Zalim kral Tomris ile evlenmek maksadıyla elçiler yolladı. Ancak Tomris hilekar Kyros’un art niyetini hemen anladı. Çünkü, Kyros’un amacı evlenmek değil, Tomris ile evlenme bahanesi ile geniş Sakalar yurdunu kendine tabi kılmaktı.
Tomris bu teklifi kesin olarak reddetti. Bunun üzerine Kyros hemen askeri şurayı topladı. Şuraya Sakaların yenilgiye uğrattığı Kral Lidii ve sınırsız zenginliği ile ismi efsaneleşen Kroisos da katıldı. Orada Kroisos yanında oturan Kyros’a şöyle bir tavsiyede bulundu:
– Sakaları açık bir savaşta yenmek zordur. Onları hile ile alt etmek gerekir. Bunun için Sakalara karşı küçük bir asker grubu göndermek gerekir. Bu grubu da hasta, savaşta yaralanmış, bitap zayıf askerlerden oluşturmak gerek. Yüksek bir tepenin üstüne büyük bir sofra açıp çeşitli yemeklerle donatalım. Özellikle şarap çok olsun. Sakalar bizim zayıf asker grubumuzu yendikleri için bayram yaptıkları sırada biz gerçek saldırımızı yapmalıyız. Çünkü, o zaman zafer bizim olacaktır.
Bu durumdan haberdar olan Tomris hemen Kyros’a şu öfkeli mektubunu yolladı: “Ey kandökücü Kyros! Sen yiğitliğe yakışmayan, iğrenç işinle övünme! Sen benim oğlumu teke tek döğüşte yenmedin. Onu hileyle şarap içirerek ele geçirdin. Şimdi benim söylediklerimi yap. Oğlumu kendime geri ver ve sağ salimken geldiği yere geri dön. Aklın başındayken ülkeni bul. Eğer benim bu dediklerimi yapmazsan, o zaman ben Sakaların tanrısı – Güneş ‘in adıyla ant içiyorum: Ben senin gibi aç gözlüyü kan içinde bırakacağım ve seni kan ile sulayacağım”.
Fakat Kral Kyros Tomris’in bu teklifini kabul etmedi. Sakalar ile İranlılar arasındaki savaş başladı. Destanda bu büyük savaşın canlı bir sahnesi verilmiş. Heredot “Bu çarpışma benim bildiğim çarpışmaların içindeki en acımasızı, en merhametsizi ve en çok insanın öldüğü bir çarpışmaydı”, – demektedir.
Bu iki taraf için de ölmeden geri çekilmeyecekleri bir savaş idi. Kanlı çarpışmalar uzun sürdü. İki tarafta cesetler dağ gibi yığıldı. Sonunda Sakalar zafere ulaştı. Perslerin tüm ordusu savaşın kurbanı oldu. Hatta Kral Kyros’da savaşta öldü. Sakalar hiç kimseyi esir almadı. Hepsini tamamen yok etti.
Saka Ordusu zafere ulaştıktan sonra, Tomris Kyros’un başını kesti, içi insan kanına dolu fıçıya atarken:
“Ey, kandökücü! Hayat boyu kana doymamıştın ve insan kanını su gibi akıtmıştın. Bu aydınlık dünyada sen açgözlü kana doymamıştın. Şimdi ise öteki dünyada kana doyacaksın. Seni kana doyuracağım diye söz vermiştim. İşte sözümü yerine getirdim”, – dedi (115, 79).
Dıştan gelecek saldırılara karşı mücadeleye davet eden Tomris destanı bu şekilde sona erer.
(Bu yazı Prof. Dr. Nemat Kelimbetov’un Türk Halklarının Ortak Edebi Eserleri isimli kitabından alınmıştır.)