TÜRKİYE KAZAKLARININ PAKİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE GÖÇÜ
Türkiye Kazaklarının ataları 1933’te Doğu Türkistan’a zalim vali Şın Şı Say’ın atanmasından sonra büyük bir zulüm ve baskıya maruz kalmııştı. Elishan Teyci’nin babası Alıp (Elif) Bahadır ve obası acımısızca katledilmiş. Kazakların ileri gelenleri sorgu sualsiz tutuklanıp ölüm dahil çeşitli cezalara çarptırılıyordu. Göç kararı alan Elishan ve Zayıp Teyci liderliğindeki Kazakları Doğu Türkistan’ın Altay ve Barköl havalisinden önce Döngenlerin (Müslüman Çinliler) yaşadığı Gansu, Şınkay Eyaletlerine ve daha sonra Taklamakan çölü ile Himalayaları aşarak 1941’de Hindistan’a geldiler.
1947 Hindistan ikiye bölününce Kazaklar Müslüman Pakistan’a geçtiler. Pakistan’da hayat iyi olmakla birlikte Kazaklar da vatan özlemi gittikçe derinleşiyordu. Fakat baskı ve zulüm gördükleri anavatanları Doğu Türkistan’a dönemezlerdi. Liderlerinden Zayıp Teyci yolda Tibet’te hastalıktan şehit düşmüştü. Elishan Teyci Hindistan’a ulaşmış, ama 1943’de vefat etmişti.
Vatan hasreti ancak Türk ve Müslüman olan başka bir yurtta giderilebilirdi. O yurt Türkiye idi. Pakistan Müslümandı, bir takım haklar ve kolaylıklar da sağlamıştı. Lakin dil ve kültür çok farklıydı. Kazaklar kendilerini hep yabancı hissediyorlardı. Pakistan’da kalırlarsa, yeni nesiller Türklüklerini ve dillerini de unutacaklardı. O zaman Doğu Türkistan’da yapılan mücadele, hür dünyaya çıkmak için çekilen onca eziyet ve sıkıntı boşa gidecekti. Binlerce adam boş yere şehit düşmüş olacaktı. Elishan ve Zayıp Teycilerin ruhunu şad etmek için yeni nesillerin dinleriyle beraber milli benliklerini, örf-adetlerini, kültür ve dillerini unutmaması, yaşatması şarttı. Bunun için yegane yol Türkiye gitmek ve orada yaşamaktı.
Pakistan’dan Kazak ileri gelenleri bunları düşünüyor. Türkiye’ye ulaşmanın yollarını arıyordu. Uzun araştırmalardan sonra, bir dernek kurmadan Türkiye’ye ulaşamayacakları neticesine vardılar. Çünkü, hür dünyada organize olmadan, teşkilatlanmadan sesini kimseye duyuramazdın.
1949 yılında Peşaver kentinde Doğu Türkistan Kazak Muhacirin Derneği kuruldu. Dernek başkanlığına Osman Teyci seçildi. Başkan yardımcısı Hamza Zalın (İnan), Genel Sekreter Ateyhan Bilgin, katip Halife Altay ve veznedarlığa Kayımdolla (İyimolla) tayin edildi. Dernek yönetim kurulunun diğer üyelerini Abdülkebir Akyol, Kali Cadik ve teftiş kurulu üyelerini Savutbay Can, Beksultan Gökay, Uyadan Akay ve Tursunbay Kubilay’dan teşekkül etti. Derneğin esas gayesi Pakistan’da bulanan Kazak muhacirlerini Türkiye’ye yerleştirmek olmakla birlikte, muhacirler arasında dayanışmayı kuvvetlendirmek ve eriyip yok olmalarını önlemek te amaçları arasındaydı.
Cemiyet kurulur kurulmaz ilk iş olarak, Pakistan’ın muhtelif şehirlerinde yaşayan Kazakların listesini hazırladı. Bu liste 1950 Şubatında Türkiye Büyükelçisi Nebil Batu’ya teslim edilerek, Kazak muhacirlerinin Türkiye’ye göç etme arzusunda olduğu bildirildi. Büyükelçi, bu isteği olumlu karşılayarak, elinden gelen her türlü çabayı sarfedeceğini bildirdi. Muhacirlerin dilekçesine bir yıl sonra büyükelçilikten gelencevapta, Türkiye’ye kabul edilecekleri, ancak bürokratik işlemlerin tamamlanması için beklenmesi rica ediliyordu.
Bu arada 1950 senesinde Pakistan basınında yer alan bir haber, Kazaklar arasında büyük bir heyecanın doğmasına sebep oldu. Gazeteler, Doğu Türkistan’dan göç eden bir kaç grup Kazak kafilesinin Keşmir’e geldiğini yazıyordu. Fakat gazete haberinde bunların kim olduğu yazmıyordu. Kimlerin Keşmir’e geldiğini öğrenmek büyük merak konusuydu. Fakat, bu konuda hiçbir yerden malumat almak mümkün olmadı.
Aradan 5-6 ay geçtikten sonra, Hindistan’ın Haydarabad kentinde yaşayan İdris Molla’dan gelen mektup, merakları gideriyordu. Gelenler, Sultan Şerif, Hüseyin Teyci, Delilhan Canımhanoğlu (Canaltay) ve Alibek Hakimlerin liderliğinde göç eden kafilelerdi. Bunların dışında, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin siyasi liderlerinden İsa Yusuf Alptekin ile Mehmet Emin Buğra beyler de Keşmir’e gelmiş bulunuyordu. Derhal İdris Molla vasıtasıyla, muhaberata geçildi. Keşmir’deki soydaşlara Hindistan ve Pakistan’daki muhacirlerin durumu hakkında bilgi verildikten sonra, bir dernek kurarak, Türkiye’ye gitmek için müracaatta bulundukları belirtildi. Ayrıca onların da hemen Türkiye nezdinde müracaatta bulunmalarının iyi olacağı tavsiye edildi.
Bunun üzerine Keşmir’deki Doğu Türkistanlı mülteciler, Hindistan’ın Yeni Delhi şehrindeki Türk büyükelçiliğine Türkiye’ye gitmek istedikleri doğrultusunda müracaatlarını yaptılar. Mehmet Emin ve Isa Yusuf Alptekin de 1951 senesinde Ankara’ya giderek, Menderes hükümeti yetkilileriyle temasta bulundular ve Doğu Türkistan göçmenlerinin kabulü işleminin çabuklaştırılmasını sağladılar.
Adnan Menderes’in başbakanlığındaki hükümetin 13 Mart 1952 günkü Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kararı Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın onaylamasıyla, Pakistan, Hindistan ve Keşmir’de bulunan Türk muhacirleri, Türkiye’ye resmen kabul ediliyordu. Hindistan ve Pakistan’daki muhacirler kafileler halinde Türkiye’ye hareket ettiler. Eylül 1952’de Türk topraklarına ilk olarak varıp, yerleşen kafile Hüseyin Teyci’nin liderliğindeki kafile oluyordu.
İki yıl zarfında tüm Pakistan ve Keşmir’deki Kazaklar Türkiye’ye yerleştiler. 1991’de anavatanları Kazakistan’ın bağımsızlığına kavuşmasıyla büyük bir saadet yaşayan Kazaklar iki ülkenin dostluk ilişkilerinden büyük mutluluk duymaktadırlar. Hem kendilerini kabul eden, hem de Kazakistan’ın bağımsızlığın ilk tanıyan ülke olan Türkiye’ye ve Türk halkına olan minnet ve şükranlarını Kazaklar İstanbul’daki dernek ve vakıflarının öncülüğünde Topkapı’daki Anıtmezar’da ebedi istirahatgahlarında yatan Adnan Menderes ve Turgut Özal’ın huzuruna giderek Fatiha okuyarak dua bağışlamaktadırlar.
Prof. Dr. Abdulvahap Kara