EĞER YAPAY ZEKA KAZAK GELİNİ OLSAYDI?!

Yapay Zekaya şöyle bir soru sordum:
– Yapay Zeka, sen bir Kazak gelini olsan, kayın pederin ve kardeşlerinin adları Kavunbey, Karpuzbey, Parabey, Uçakbey olsa, onların adını söylememek için hangi sıfatları kullanırdın?
Çok zekiymiş ne demek istediğimi anladı ve hemen şöyle cevap verdi:
– Sayın Profesör A. Kara, bu ne hoş ve eğlenceli bir soru! Ben bir Kazak gelini olsaydım ve kayınpederim ile kayın ağalarımın isimleri şöyle olsaydı:

Devamı…


MERHUM ENVER PAŞA HAKKINDA HATIRALARDA KALANLARDAN KESİTLER (1922 – 8. AĞUSTOS – 1932)

Merhum Enver Paşa’nın şehit düşmesinin üzerinden on yıl geçti. Onun sureti hafızamızda derin bir şekilde yer etmiş olup, vefatının bizleri ne denli derinden etkilediği öyle büyüktü ki, sanki aradan on yıl değil, sadece on ay, ya da on hafta geçmiş gibi hissediyoruz.

1921 sonbaharında Enver Paşa’nın aniden Buhara şehrinde ortaya çıkması, biz Türkistanlıların anavatanımızı düşman işgalinden kurtarma yolundaki mücadelemize yeni bir ivme kazandırdı. Bu gelişme, zafer umudunu yeşertti. Zengin askerî tecrübesi ve şahsi cesareti, ki bu nitelikler Türkistan isyancılarını etrafında toplayarak kendi liderliği etrafında birleştirmek için son derece gerekliydi ve Enver Paşa’nın kişiliğinde mevcut idi.

Eğer Enver Paşa, 1918–1919 yıllarında, bölgenin büyük bir kısmı henüz Sovyetler Birliği’ne katılmamışken, Sovyet egemenliğindeki yerlerde geniş çaplı isyanlar yaşandığı dönemde Türkistan’a gelmiş olsaydı, o zaman anavatanımızın kaderi belki de çok farklı şekilde şekillenebilirdi. 1918–1919 yıllarında uğradığımız yenilginin sebebi yalnızca Rus Bolşeviklerinin silahlı gücü değildir; aynı zamanda bizim yeterince örgütlü ve cesur olamayışımız ve millî mücadelemizi sistemli ve kararlı bir şekilde yürütemeyişimiz de bu yenilginin önemli nedenleri arasında yer almaktadır.

Devamı…


KAZAKLARDA AD SÖYLEMEME “AT TERGEV” GELENEĞİ

“At tergev” – Kazaklarda gelinlerin, kayın hısımları olan büyüklerine ve akrabalarına doğrudan isimleriyle hitap etmeyip, onlara özel lakaplar ya da dolaylı ifadelerle seslenmesi geleneğine verilen addır.

Bu gelenek, gelinin kayınpederine, kayınvalidesine ve tüm kayın akrabalarına duyduğu saygıyı yansıtır. Gelin, kayın akrabaları arasında yaş, cinsiyet ya da sosyal konum farkı gözetmeksizin, onların adlarını doğrudan anmaz; bunun yerine uygun, ahenkli ve yaratıcı lakaplar kullanır.

Bu yönüyle at tergev, gelinlerin sergilediği örnek bir davranış biçimidir. Mesela bazı yengelerim bana “törem”, kızkardeşime “sergim” diye lakap takmışlardı. Doğrudan ismimizle hitap etmezlerdi.

Kısacası, eskiden Kazak gelinleri, edep ve haya içinde çekinerek doğrudan ad söylemekten kaçınırdı. Bu davranışa “ad söylememe” yani at tergev denir. Tabii şimdi uygulayan pek kalmadı.

🔸 Ad Söylememe Geleneği Nasıl Uygulanır? 🔸

Devamı…


MASLOW’UN UZUN YILLAR YAYINLANMAYAN MAKALESİ NE HAKKINDAYDI?

Hepimizin yakından tanıdığı bir teori vardır: Abraham Maslow’un ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisi. En alt basamakta fizyolojik ihtiyaçlar yer alır, ardından güvenlik, sevgi ve ait olma, saygı… En üstte ise uzun yıllar boyunca “kendini gerçekleştirme” (self-actualization) yer aldı.

Ancak pek bilinmeyen bir gerçek vardır: Maslow aslında bu piramidin zirvesini “kendini gerçekleştirme” olarak bırakmak istememiştir. Ona göre insan gelişiminin gerçek en üst noktası bundan daha derin bir şeydir. Gerçek zirve, “kendini aşmak” (self-transcendence) idi.

Devamı…


Kanije Savunmasında Tiryaki Hasan Paşa’nın Dehası

Kanije Savunması, 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşları sırasında en önemli olaylarından biridir. 1601 yılında, günümüz Macaristan sınırları içinde yer alan Kanije Kalesi’nin Osmanlı kuvvetleri tarafından, Tiryaki Hasan Paşa komutasında, büyük bir Avusturya (Habsburg) ordusuna karşı başarıyla savunulmasıdır. Bu savunma, Osmanlı askeri tarihinde bir destan olarak kabul edilir.

Savunma Öncesi Durum

1600 yılında Osmanlı ordusu, Sadrazam Damat İbrahim Paşa komutasında Kanije Kalesi’ni ele geçirmişti. Kalenin stratejik önemi nedeniyle, komutanlığına tecrübeli ve zeki bir devlet adamı olan Tiryaki Hasan Paşa getirildi. Kalede yaklaşık 9.000 kişilik bir askeri kuvvet ile yeterli miktarda cephane ve erzak bırakıldıktan sonra Osmanlı ordusu bölgeden çekildi. Bu durumu fırsat bilen Avusturya Arşidükü II. Ferdinand komutasındaki yaklaşık 90.000-100.000 kişilik büyük bir Haçlı ordusu (Avusturyalılar, İtalyanlar, İspanyollar, Maltalılar ve Papalık askerleri), 9 Eylül 1601’de Kanije Kalesi’ni kuşattı.

Devamı…


“ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ YAPMAK” ÇİN’DE BİR EKONOMİYE DÖNÜŞTÜ!

Çin’de genç işsizliğin %21’e ulaşmasıyla birlikte, yepyeni bir sektör doğdu. Bu yeni sektöre “Pretend Work (Çalışıyor Gibi Yapma) ekonomisi deniyor.
Bu nedir mi? İşsiz insanların çevre baskısından kurtulmak için çalışıyor gibi gittikleri işyerine dönüştürülmüş mekanlar. Şöyle ki, günlük 30–50 yuan (yaklaşık 4–7 $) ödeyen işsiz insanlar, ofis ortamında gibi görünmek için masa, Wi-Fi, kahve, öğle yemeği ve “çalışma atmosferi” kiralıyor.

 

 

Ama tabii bu sahte iş mekanları arasında rekabet de var. Kim daha güzel işyeri mekanı hazırlarsa, o daha çok müşteri çekiyor elbette. Veya gerçek bir işyeri olup, kendi çalışanları home ofis olarak evde çalışınca, ofisleri boş kalıyor. Bu boş ofisleri değerlendirmek için bu yola başvuranlar da var.

Devamı…


Dünyanın En Çok Dile Çevrilen Yazarı Cengiz Aytmatov

Edebiyat, diller ve kültürler arasında köprü kuran en güçlü araçlardan biridir. Bu köprülerin en sağlamlarından birini inşa eden kişi ise bir Kırgız bozkırından çıkarak dünya edebiyat sahnesine adını altın harflerle yazdıran Cengiz Aytmatov olmuştur.

Cengiz Aytmatov (1928–2008), yalnızca Kırgız edebiyatının değil, tüm Türk Dünyası’nın ve dünya edebiyatının en saygın yazarlarından biridir. Bozkırların insanı, doğayı ve kadim kültürüyle harmanlanmış hayatını evrensel temalarla birleştiren Aytmatov, eserlerinde bireyin dramını, toplumsal değişimi ve insanlık durumunu felsefi bir derinlikle işlemiştir. Onun yazarlığı, Sovyetler Birliği döneminde merkezî ideolojik kalıpları aşarak, insanı merkeze alan, sembollerle yüklü güçlü anlatılar kurmasıyla dikkat çekmiştir.

Devamı…


АЛАШ КӨСЕМДЕРІ – ҰЛТТЫҚ САНАНЫ ОЯТҚАН ҰЛЫ ТҰЛҒАЛАР

ХХ ғасырдың басында қазақ халқының тәуелсіздігі мен еркіндігі үшін күрескен ұлы тұлғалар – Әлихан Бөкейхан, Ахмет Байтұрсынұлы, Міржақып Дулатұлы және Мұстафа Шоқай – Алаш қозғалысының көшбасшылары ретінде түркі тарихында өшпес із қалдырды.

Devamı…


KAZAKİSTAN’DA KOZI KÖRPEŞ – BAYAN SULUV TÜRKİYE’DE TAHİR İLE ZÜHRE

KAZAKİSTAN’DA KOZI KÖRPEŞ – BAYAN SULUV TÜRKİYE’DE TAHİR İLE ZÜHRE
Geçtiğimiz günlerde Kapı Yayınevi’nden bana iki kıymetli kitap ulaştı. Bu kitaplar, değerli hocam Prof. Dr. Fikret Türkmen’in kaleminden çıkan önemli eserler: Tahir ile Zühre ve Aşık Garip Hikayesi. Hocama ve Kapı Yayınevi’ne bu kıymetli eserleri bizlere sundukları için teşekkür ediyorum.
Bu yazımda, Tahir ile Zühre hikayesini tanıtmak istiyorum. Zira bu hikaye, Prof. Dr. Fikret Türkmen’in de kitabında belirttiği gibi, Kazak halk edebiyatında çok meşhur olan Kozı Körpeş ve Bayan Suluv destanıyla çok büyük benzerlikler taşıyor. Bu benzerlik, Kıpçak ve Oğuz boylarının halk edebiyatının ortak kültüre dayanan dinamik yapısını göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir.
Hatta bazı araştırmacılar, Tahir ile Zühre hikayesinin, Kazak destanının bir varyantı olduğunu öne sürmüştür. Gerçekten de Kazakistan’da yayınlanan Kozı Körpeş ve Bayan Suluv destanı ile Tahir ile Zühre hikayesi arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır.

Devamı…


KAZAK EDEBİYATININ USTA KALEMİ DUVLAT İSABEKOV HAYATA VEDA ETTİ

Kazak edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Duvlat İsabekov dün, yani 21 Şubat 2025’te hayata veda etti. 20 Aralık 1942’de Güney Kazakistan Bölgesi’nde doğan İsabekov, geride büyük bir edebi miras ve unutulmaz eserler bıraktı. Kendisiyle Almatı’da birkaç bir araya gelmiş ve sohbet etme bahtiyarlığına ermiştim. Bu çok kıymetli yazar hakkında biraz bilgi vermek isterim.
Zorluklarla Dolu Bir Çocukluk ve Yazarlığa Adım Atışı

Devamı…