21 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Türk Edebiyatı Vakfı’nın bu haftaki “Çarşamba Sohbeti”nde, “Türk Dünyasında Nevruz” gündeme getirilecek. Bütün dünya Türklüğünün ezelden beri kutlaya geldiği ve Türkiye’de bir ara kutlamaktan vazgeçildiği için Bölücülerin sahiplenmeye çalıştığı Nevruz’un dünü ve bugünü en yetkili ağızlar tarafından anlatılacak.
Türk Dünyasında Nevruz’u Prof. Dr. Şuayip Karakaş, Doç. Dr. Abdulvahap Kara, Yrd. Doç. Dr. Hayati Yavuzer, Yrd. Doç. Dr. Mağfiret Yunus, Yrd. istanbul escort Doç. Dr. Gülzade Tanrıdağlı anlatacak. Sohbetin sonunda Doğu Türkistan Musiki Grubu da bir konser verecek.
Tel. (0212) 526 16 15 / 527 50 32Yer: Türk Edebiyatı Gazinatep escort Vakfı Başlama saati: 17.00 Giriş serbesttir.
http://www.turkedebiyati.com.tr/Sayfala.asp?nereye=haberoku&ID=3870
Halkalı escort
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Geçen sene Avrasya Yazarlar Birliği tarafından İstanbul’da düzenlenen Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kurultayı’nın ikincisi bu sene Ankara’da gerçekleştirildi. İkinci kurultayın birincisine göre daha geniş çapta ve somut sonuçları olduğu görüldü. İlki sadece Avrasya Yazarlar Birliği tarafından düzenlenirken, ikincisinde Gazi Üniversitesi, TÜRKSOY, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı ve TİKA’nın aktif destek vermesi takdirle karşılandı. Bunu da Türk Dünyasının edebiyat dergilerinin bir araya gelmesinin, daha doğrusu edebiyat çalışmalarının ortaklaşa yürütülmesinin bir ihtiyaç olduğunun geniş bir kesim tarafından daha iyi anlaşılmaya başladığının bir göstergesi olarak da değerlendirebiliriz. Bu çalışmalar ciddiyetle sürdürüldüğü müddetçe, desteklerin de artarak devam edeceğini söyleyebiliriz.
Bu kurultayda, geçen kurultayda alınan bir karar başarıyla uygulanarak Türk Dünyası Kaşgarlı Mahmut Hikâye Ödülleri sahiplerini buldu. Geçen sene nasıl Edebiyat Dergilerinin kurultayını düzenlemek bir ilk ise, bu sene Türk ülkeleri çapında bir hikaye yarışmasını gerçekleştirmek de bir ilk olarak tarihe geçti.
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
15 Aralık 2007 Cumartesi günü İstanbul tarihi günlerden birine tanıklık etti. Eski Sovyet Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlığına kavuşmasının üzerinden 16 yıl gibi azımsanmayacak bir zaman dilimi geçmesine rağmen, Türk Dünyası Edebiyat Dergileri yayın yönetmenleri ve temsilcileri ilk defa bu tarihi günde bir araya geldi.
Doğrusu böyle bir toplantıya katılırken heyecanlandım. Çok mutlu oldum. Evet siyaset adamları, devlet başkanları 16 yılda bir çok kere bir araya geldiler. Mesela, geçen sene Antalya’da Türk Cumhuriyetleri Devlet Başkanları Zirve Toplantısı’nın 8’incisi, bu sene Bakü’de Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İş-birliği Kurultayları’nın 11’incisi gerçekleştirildi. Ama Cumartesi gününe kadar Türk Dünyası Edebiyat Dergilerinin kurultayını düzenlemek kimsenin aklına gelmemişti. Bu müstesna toplantıyı düzenleyen Avrasya Yazarlar Birliği’nin Başkanı sayın Yakup Deliömeroğlu’nun şahsında emeği geçen herkesi kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.
I. Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kurultayı çalışmalarına baştan sona kadar katıldım. Kurultayda hem genel olarak dergi yayıncılığının önemi ve sorunları ve hem de özel olarak Türk edebiyatına yönelik dergilerin meseleleri ele alındı. Toplantıda en batıda Makedonya’dan en doğuda Kazakistan’a kadar Türk dünyasının on ülkesinden edebiyat dergiciliğinin çilesini ve hazzını tatmış ve yaşamış olan insanların kendi ağızlarından meselelerini dinledik. Toplantı salonunda, böylesine önemli bir toplantı gerçekleşmekte olmasına rağmen, kalabalık bir dinleyici grubu yoktu. Kurultayın katılımcıları dışında bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda dinleyici vardı. Acaba aydınlarımız ve edebiyatçılarımız bu konuya kayıtsız mı kalmışlardı? Yoksa Avrasya Yazarlar Birliği duyurularını etkili bir biçimde yapamamış mıydı?
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Güzel Türkçemizin paha biçilmez hazinelerinden birini akraba isimleri teşkil etmektedir. Dilimiz, bu konuda hiç bir dilde olmayan bir zenginliğe sahiptir. Çünkü, Türkler, akrabalık ilişkilerine tarih boyunca önem vermişlerdir. Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Akraba dayanışmasının örneklerini toplumsal hayatta sık sık görmek mümkündür. Türk milletinin bu özelliği, doğal olarak, diline de yansımıştır.
Türklerde en uzak akrabalar için isimler türetilmişken, bazı toplumlarının dilinde bir insanın en yakın akrabaları sayılan dede ve nine için bile özel kelimeler türetilmediğini söyleyebiliriz. Bunlar için büyükbaba ve büyükanne gibi birleşik kelimelerin kullanıldığını görüyoruz. Bu konuda üzüntü verici olan güzel Türkçemizde dede ve nine gibi güzel isimler dururken, onların yerine Batı dillerinin etkisinde kalarak büyükbaba ve büyükanne gibi kelimelerin kullanımının gün geçtikçe yaygınlaşmasıdır. Bu, maalesef, kendimizde var olan altınların kıymetinin farkına varmadan başkalarının bakırlarına özenti içinde olmamızın somut örneklerinden birisini teşkil etmektedir.
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Kazak Türkleri arasında pek çok kimse Nasreddin Hoca’nın Akşehirli olduğunu bilmez. Onu Kazak coğrafyasının Çimkent, Almatı, Aktöbe, Kostanay, Semey veya Astana gibi herhangi bir şehrinde yaşamış Kazakların efsanevi kahramanlarından biri olduğunu zanneder.
Bu durum, elbette sadece, Kazaklar için geçerli değildir. Nasreddin Hoca, nasıl Kazakistan’da bir Kazak ise, Özbekistan’da Özbek, Türkmenistan’da Türkmen, Kırgızistan’da Kırgız ve Tataristan’da da bir Tatar gibi algılanılır. Onun fıkraları o kadar benimsenmiştir ki, kimse onun Anadolu doğup büyümüş bir şahsiyet olduğunu fark etmez bile.
İşte Nasreddin Hoca’yı benzersiz kılan da budur. Nasreddin Hoca bu yönüyle dünyada tektir. Başka bir deyişle, Nasreddin Hoca tüm Türk Dünyası’nın kendinden bilerek benimsediği ortak edebi şahsiyettir. Bu açıdan bakıldığında, Nasreddin Hoca’nın yaşadığı Akşehir’i de Türk Mizah Dünyası’nın başkenti olarak görebiliriz.
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Türkiye’nin yeniden doğuşunun temellerinin atıldığı 1919 – 1923 yılları arasında yürütülen milli mücadele döneminde Türkistan Türkleri de benzer bir çaba içindeydi. Milletler Hapishanesi olarak adlandırılan Çarlık Rusyası 1917’de ard arda gelen Şubat ve Ekim İhtilalleriyle çökmüştü. Rusya Türkleri Çarlık Rusyasından sonra ortaya çıkacak yeni siyasi yapılanmada kendi milli devletlerini kurmak için büyük bir mücadeleye atılmışlardı. İşte böyle bir ortamda dahi Türkistanlı aydın ve devlet adamlarının Türkiye’deki milli mücadeleyi dikkatle izledikleri görülmektedir.
Çarlık Rusyasının yıkılmasından sonra, 1920 ve 1930’lu yıllarda ihtilallerin yaşandığı Orta Asya’da Bolşevik hâkimiyetinin tesis edilmeye çalışıldığı kargaşa ve karmaşanın yaşandığı ortamda, Türkistanlıların Türkiye ile fazla ilgilendiği söylenemez. Bu dönemde Türkistan’da Başkurt, Alaş Orda ve Türkistan veya Hokand Milli Muhtar devletlerini kurma teşebbüsleri olmuşsa da kalıcı bir başarıya ulaşamamıştı. Türkistan’daki aydınlar, o dönemde hangi safta olurlarsa olsunlar, ister milli demokratik görüşte, isterse Bolşevik taraftarı olsun, Anadolu’daki mücadelenin başarısı için gönülden destekçi olmuşlardır.
Biz bu yazımızda bu iki karşıt görüşteki aydınların milli mücadele hakkındaki yorum ve görüşlerini dile getirmeye çalışacağız.
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
“50 жылда ел жаңа 100 жылда қазан жаңа” деген қазақтың мақалы бар. Бұл сөздің мәніне Түркия қазақтарының тарихына қарағанда әбден көз жеткізуге болады. Өйткені Түркия қазақтарына 50 жыл толып бір неше жыл да асып отыр. Осы 50 жыл ішінде Түркия қазақтарының жаңарғанын көруге болады. Қазір Түркия қазақтары басым көпшілігін Түркияда туып өскен қазақтар құрап отыр. Бүгінгі таңда, Түркия қазақтарынын алғашқы легі осы елге қадам басқан 1952 жылы дүниеге келген бала қазір 50 жастан асып отыр.
Осы мақалада Түркия қазақтары 50 жылда не істеді? Қандай жағдайларды бастан кешірді? Бүгін не істеп жатыр? Ертең не болады? Қазақтар қазақтық қалпын, салт-дәстүрін сақтай ала ма? деген сұрақтар төңірегінде сөз қозғалады.
Өткен 50 жылға көз тастайық дегеніміз тарих. Ендеше Түркия қазағынын бүгінгісі мен ертеңгісі туралы сөз қозмас бұрын тарихына тоқталған жөн. Осы орайда қазақтар Түркияға қай жолмен қалай келіп қалды? деген мәселеге тоқталамыз. Оның одан алдынғы тарихы өз алдына үлкен әңгіме. Оны осы мақаланың шектеулі аясы көтермейді.
Қазақтар, Түркияға Үндістан-Пәкстан арқылы келді. Олар, Түрік үкіметінің 13 Наурыз 1952 күнгі қаулысы бойынша Түрік еліне қабылданды. Осыдан кейін алдына 12 жыл, артына 2 жыл болған Үндістан мен Пәкстандағы екі мыңға жуық қазақ Түркияға қоныс аудара бастады. Сөйтіп қазақтың алғашқы тобы болып Құсайын Тәйжі бастаған қазақтар 1952- жылдың қыркүйек айында түрік еліне қадам басты. 1953 және 1954 жылдары келулер одан әрі жалғасты. Үндістандағы соңғы топ ретінде Қалибек Әкім бастаған қазақтар 1954 жылдың көктемінде Түркияға келді. Сонымен қыркүйек 1952 мен мамыр 1954-тін арасында Үндістан мен Пәкстанда өмір сүрген 1850 қазақтың барлығы Түркияға қоныс аударды.
20 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Қытайдағы қазақтар
Бүгінгі Қытай қазақтары мекендеп отырған байтақ дала ежелден-ақ қазақ ұлтын құраған ру-тайпалардың ата қонысы. Мұны Қытай жазбаларының қай -қайсысы да терістемейді. Біздің заманымыздан бұрынғы жылдардан бастау алатын жазба деректер қазақты құраған ру тайпалардың сол дәуірлерде ақ бүкіл Қытай өңірінде, жүйеден Шыңжаңда жасағандығын айғақтап отыр.
Қазақтардың екі мемлекетке бөлініп қоныстануы 1864 жылғы “Қытай -Ресей батыс солтүстік шекараны өлшеп айыру тоқтамынан” басталды. Деректерге қарағанда, бұл тұста Абақ керейдің түтін саны 30 мыңға, егер бір отбасында бестен жан бар деп есептесек, жан саны 150 мыңға жетті. Бұл тоқтамның бесінші тармағында былай делінеді: “Қазақ халқы бұрын қай жерді қоныстанып келген болса, бұдан былай да сол жерді қоныстанып, байырғы мекендерінде отырып, бұрынғы кәсіптерін істеп, бейбіт өмір өткізе береді. Шекара айырылғаннан кейін бұл жер қайсы мемлекетке қараса, сол жерді мекендеген адамдар жерімен сол мемлекетке қарайды”.
19 Mart 2012 / admin / 0 Comments
четверг, 3 июля 2008 г.
«Өзге елде сұлтан болғанша, өз еліңде ұлтан бол» деп қазақ даналығы тектен-текке өсиеттемесе керек. Қуғын-сүргін, жаппай репрессия, аштық және соғыс жылдары бала-шағасының шыбын жаны үшін елден жыраққа кетуге мәжбүр болған қазақтың қазіргі ұрпағы Еуропа елдеріне тарыдай шашылған. Күллі әлемді жайлаған экономикалық дағдарыс Түркияда тұратын қазақтарды да шарпымай өтпепті.
Тері өндірісінің арқасында 90-жылдары шалқып өмір сүрген қандастарымыз қазір бастарынан қиын-қыстау күндерін өткізіп жатыр. Ал түркиялық ғалым, тарихшы Әбдіуақап Қара әлсіз диаспораның ешбір елге керегі жоқтығын өкінішпен айтады. Бұл тұста қазақтың үлкен саясатта жоқтығына, тіптен ел тыңдайтын бірде-бір депутаттың шықпағанына қынжылады.
19 Mart 2012 / admin / 0 Comments
Түркияның Нигде қаласында тұратын қазақтардың Тамыз айының 28-29 күндері өткізілген Алтай ауылының 50 жылдық тойы кезінде ұйымдастырылған еларалық конферанцияда жасаған баяндамамызды назарларыңызға ұсынамыз. Конферанцияға Қазақстанның белгілі ғалымдары Проф. Рымғали Нұрғали, Проф. Мәмбет Қойгелдиев және Проф. Гүлнара Меңдіқұлова қатысты.
50 жыл алдын басталған қазақтардың Түркияға қоныстануы, төрт жылдық процесті қамтыйды. Алтайдан басталып Ғансу, Шыңқайдан өтіп Гималая мен Тибеттен асып Пакстанға жеткен қазақтар бұл арада біраз жыл тұрақтағаннан соң Түркия Республикасының Басминистір Аднан Мендерес басшылығындағы үкіметінің 1952. жылдың 13. Наурыз күнгі қаулысымен түрік еліне қыбалдынды. Сонымен Пакстандағы қазақтардың алғашқы легі, сол жылдың қыркүйек айында Стамбұл қаласына ат басын тіреді. Осыдан кейін өздерінің көш жетекшілерінің басшылғында топ топ боп Түркияға келе бастады. Көштің соңғы легі 1956 жылдың көктемінде келді.
Негізінде, Пакстандағы қазақтардың ол кезде баратын елі, тек Түркия ғана емес еді. Ұрұмчі қаласындағы консулын аман есен Тибет шеғарасына жеткізген қазақтарға АҚШ да жанашырлық танытып баспана, жұмыс беретінін балаларын тегін оқытатын білдіріп көшіп келуге шақырды. Бірақ, қазақтың көшбастаушы жетекшілері түбі бір туысқан тілі, ділі жане діні бір Түркиядан басқа елге баруды қаламады.